amatör sporlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
amatör sporlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

MASA TENİSİNİN TARİHÇESİ

Bu yazı, dünyada masa tenisi, masa tenisi, masa tenisi tarihçesi, raket ile ilgilidir., türkiyede masa tenisi, masa tenisi nedir, masa tenisi ilk kez nerde oynandı, amatör sporlar
Bu yazı, dünyada masa tenisi, masa tenisi, masa tenisi tarihçesi, raket ile ilgilidir., türkiyede masa tenisi, masa tenisi nedir, masa tenisi ilk kez nerde oynandı, amatör sporlar

MASA TENİSİNİN TARİHÇESİ

Nispeten genç bir spor olmasına (tenisten daha yeni ve basketboldan biraz daha eski) rağmen, masa tenisinin kaynağı hiç bir zaman kesin olarak bilinmemektedir. .

Bu sporun salon tenisi adıyla bilinen en eski şekli 1880 li yıllarda Hindistan ve Güney Afrika'daki İngiliz ordu subayları tarafından oynanırdı. Puro kutularının kapaklarını raket, yuvarlatılmış şarap şişesi mantarlarını da top olarak kullanırlardı. File olarak da kitapları kullanıyorlardı.

1890 lı yıllarda İngiltere'de bu oyunun diğer versiyonları geliştirildi. Bunlar "whiff whaff" ve "gossima" gibi değişik isimlere sahiptiler ve Parker Brothers firması masaya kurulabilen portatif net, dışı file kaplı küçük bir top ve minyatür raketlerden oluşan salon tenisi kitleri satmaya başladı.

1900 yılında Amerika'yı zayaret eden İngiliz James Gibb, dönerken yanında bazı içi boş selüloid toplardan getirdi ve arkadaşlarıyla salon tenisini bu topları kullanarak oynamaya başladı. Gibb, topun rakete ve masaya çarptığı zaman çıkardığı sesi temsil eden "ping pong" ismini kulanmaya başladı.

Fakat 1901 yılında İngiliz spor ekipmanları üreticisi olan John Jacques "Ping Pong" ismini kendi adına tescil ettirdi ve bu ismin Amerika haklarını Parker Brothers firmasına sattı. Onlar da yeni kitlerini bu isimle çıkardılar.

Bir başka İngiliz, E. C. Goode, 1902 yılında tahta raketinin yüzeyini pürüzlü lastikle kaplayarak topa falso vermeyi başardı. Aynı yıl İngitere'de Ping Pong Federasyonu kuruldu fakat isim hakkının Parker Brothers firmasında olmasından ve dolayısıyla ekipmanların çok pahalıya çıkmasından dolayı 3 yıl sonra kapandı.

Buna rağmen diğer üreticilerin genel bir isim olan table tennis (masa tenisi) adı altında sattıkları ekipmanlarla bu spor İngiltere ve Avrupa'da sessizce yaygınlaştı. 1921 yılında İngiltere'de yeni bir masa tenisi federasyonu kuruldu. Peşinden de 1926 yılında İngiltere, İsveç, Macaristan, Hindistan, Danimarka, Almanya, Çekoslovakya, Avusturya ve Galler'in Berlin'de yaptıkları  toplantıda Fédération Internationale de Tennis de Table (International Table Tennis Federation - Uluslararası Masa Tenisi Federasyonu) kuruldu.

İlk dünya şampiyonası 1927 yılında Londra'da yapıldı. Bu yıldan 2. dünya savaşına kadar tüm şampiyonalar Macaristan'ın egemenliği altında geçti. Bu zamanların en iyi oyuncuları bayanlarda yedi dünya şampiyonası kazanan Macar Maria Mednyanszky ve beş defa dünya şampiyonu olan yine Macar Viktor Barna'ydı. Çekoslovakya ve Romanya'lı sporcular da bazı şampiyonaları kazandılar.

Amerika Ping Pong Federasyonu 1930 yılında kuruldu fakat sadece Parker Brothers firmasının ekipmanları kullanılabildiği için üye sayısı fazla olamadı. 1933 yılında iki rakip federasyon daha kuruldu. Bunlar U.S. Amatör Masa Tenisi Federasyonu ve Ulusal Masa Tenisi Federasyonuydu. Bu üç gurup 1935 yılında birleşerek U. S. Masa Tenisi Federayonu adını aldı. 1994 yılında da adını U.S.A. Table Tennis olarak değiştirdi.

İkinci dünya savaşından sonra bir süre daha orta Avrupalı oyuncuların egemenlikleri sürdü. 1953 yılından itibaren Asya'lı oyuncuların egemenliği başladı. Asya'lı yıldız oyuncuların aniden ortaya çıkmalarının bir sebebi Japon Horoi Satoh'ın 1952 yılında ilk defa kullandığı süngerli lastiklerin kullanılmaya başlamasıdır. Bu yeni malzeme oyunu hızlandırdı ve oyuncuların topa daha fazla falso vermelerine imkan sağladı.

Asya'lı oyuncular "Penholder tutuşu" adı verilen ve raket sapının başparmak ile işaret parmağı arasında tutulduğu bir tutuş şekli geliştirdiler.  Bu tutuş şeklinde her tür vuruş için raketin aynı yüzünü kullanıyordu (artık bu tutuş ile raketin her iki yüzünü de kullanan oyuncular vardır). Bu tutuş bugün bir çok üst seviye uluslararası oyuncu tarafından kullanılmaktadır.

1988 yılında masa tenisi erkek ve bayanlarda tekler ve çiftler müsabakalarını içeren olimpik bir spor haline geldi.

Bu yazı, dünyada masa tenisi, türkiyede masa tenisi, masa tenisi tarihçesi, masa tenisi, raket ile ilgilidir.

KRİKET SPORU

kriket, kriket nedir, kriket sporu,çay molası verilen spor, hangi sporda çay molası verilir,  kriket nedir ve nasıl oynanır, kriket oyunu, kriket sporunun kuralları nelerdir, amatör sporlar,

KRİKET OYUNU NEDİR VE NASIL OYNANIR?

 Kriket ana hat olarak atış ve vuruştan oluşan bir spordur. Bu spor 11'er kişilik 2 takımdan oluşur. Ancak futbol, voleybol gibi karşılıklı iki takımında tüm sporcuları aslında sahada değildir. İlk önce yazı tura ile kimin atıcı takım, kimin vurucu takım olacağı belirlenir.

KRİKET OYUNU NASIL OYNANIR?

Kriket 155 metreye 135 metre oval bir alanın tam ortasında bulunan, 20 metre boyunda ve 3 metre 66 cm eninde bir sahada oynanır. Sahanın karşılıklı uçlarında 75 cm yükseklikte kale görevi yapan 3 çubuk vardır. Bunlara 'Vıcket' adı verilir. Oyunda asıl amaç bu vıcketleri devirmektir.

Kriket topunun çapı 22 cm, ağırlığı 155 gramdır. Topa vurmak için kullanılan sporun boyuysa 96 cm'dir.

Bu spor iki devreden oluşur. Birinci devre atıcı olan takım, ikinci devre vurucu olur. İlk devre atıcı olan takım ikinci devre ise vurucu olur. Atıcı olan takım aslında savunma yapan takımdır ve 11 oyuncusu da sahadadır. Vurucu olan takım ise hücum takımıdır ve oyuncularından sadece 2 kişi sahadadır.

Atıcı olan takımın amacı bu iki vurucuyu oyundan çıkartıp oyuncusunu eksiltmektir. Onların sayı almasını veya en az sayı almasını sağlamaktır.


Kriket oyunu nedir ve nasıl oynanır?


Dünyada kriket ligi 1719’da İngiltere’nin Londra kentinde kurulmuştur. Merkezi İngiltere’de bulunmaktadır. Peki ana hat olarak vuruştan oluşan spor olan kriket nedir ve nasıl oynanır?

KRİKET OYUN KURALLARI NELERDİR?

Kura atışı ile atıcı ve vurucu takım belirlenir. Vurucu takımdan 2 oyuncu wicketlerin önünde yerlerini alırlar. Atıcı, elindeki topu vurucunun arkasındaki wicketi devirmek amacıyla gönderir. Vurucu ise elindeki sopa ile wicketi savunmaya çalışır. Atılan top wickete çarparsa vurucu oyun dışında kalır.

Başarılı bir vuruş gerçekleştirildiğinde her iki vurucu da karşı wicketlere doğru koşmaya başlar. Bu sırada atıcı takımın oyuncuları topu yakalamaya çalışır. Vurucular top yakalanmadan yer değiştirebilirlerse 1 'run' puanı kazanırlar.

Vurulan top yere değmeden oyun alanı dışına çıkarsa 6, yere çarptıktan sonra çıkarsa 4 'run' puanı vurucu takımın hanesine yazılır. Eğer top atıcı takımın oyuncuları tarafından havada yakalanırsa vurucu oyun dışı kalır. Atıcı takımın oyuncularından birisi oyun alanı içinde yerden seken topu tuttuğunda kaleciye pas verir. Kaleci topu atarak wicketi devirdiğinde vurucu oyun dışı kalır.

Kriket 2009'a kadar Bilkent'te yurtdışından gelen öğrenciler tarafından kendi aralarında oynanıyordu. 2010 yılında ise resmileşti ve o günden bu yana federasyon ve il müdürlüğü tarafından müsabakalar gerçekleşiyor.

Kriket bir takım sporudur ve insanı disipline eder. Zaman yönetimi, takım olma duygusunu geliştirir. Genel olarak sporun getirdiği fiziksel ve mental iyileştirmelerin hepsini sağlar.

Türkiye'de yurt dışındaki gibi büyük saha ve salon turnuvaları vardır. Ve oyun kuralları her turnuvada değişebiliyor.


kriket, kriket nedir, kriket sporu, kriket nedir ve nasıl oynanır, kriket oyunu, kriket sporunun kuralları nelerdir, amatör sporlar, çay molası verilen spor, hangi sporda çay molası verilir 


SPORCU SAĞLIĞI

amatör sporlar, araba sporları, boks, buz hokeyi, futbol, güreş, karete, kayak, motorsiklet, profesyonel, riskli sporlar, rugby, spor, sporcu sağlığı nedir, tekvando, tehlikeli sporlar

SPORCU SAĞLIĞI NEDİR?

Spor yaralanmalarında en riskli dallar; Futbol, Rugby, Buz Hokeyi

Spor en büyük tutkunuz. Düzenli olarak spor yapıyor, sporu günlük yaşamınızın vazgeçilmez bir parçası olarak görüyorsunuz. Ya da en büyük hayaliniz spor yapmak. Vakit buldukça arkadaşlarınızla halı sahada top koşturuyorsunuz. Belki de tatil günlerinde okul yıllarında olduğu gibi basketbolda ne kadar iddialı olduğunuzu ispatlamaya çalışıyorsunuz. 

Peki spor yaparken sakatlanma riskiniz olduğunu biliyor musunuz?

 İster profesyonel ister amatör olun spor yaralanmaları bugün tıptaki en önemli uzmanlık dallarından birini oluşturuyor.

Spor yapmayı düşünen kişilerin muhakkak bir hekim kontrolünden geçirilmesi ve ilgilenilen spor dalıyla ilgili risk faktörlerinin belirlenmesi önerilir. Özellikle genç yaşta spora başlamada doktorun spor branşı seçiminde yönlendirici rolü çok önem kazanmaktadır.

En riskli spor futbol, sakatlanma sıklığı açısından en riskli sporlar arasında başı futbol çekiyor. Daha sonra rugby, buz hokeyi, basketbol gibi temas sporları geliyor. Sakatlanma şiddeti açısından riskli sporların ise motorsiklet, araba, kayak sporları gibi yüksek hızlı sporlar olduğu belirtiliyor.

Yumuşak doku travmaları en sık görülen spor sakatlanması tipi. Kas ve iskelet yaralanmaları alt ekstremitede daha çok görülüyor. Direkt temas sporları içerisinde futbol en fazla yaralanma riskine sahip sporlardan biridir. Yaralanmaların yaklaşık yüzde 50’sinde direkt temas sorumlu tutulmaktadır. Yaralanmaların sadece yüzde 30’u faul yapılmasına bağlı olarak bulunmuştur. Defans oyuncuları diğer oyunculara göre daha sık yaralanmaya maruz kalmaktadır. Futbolda yaralanmaların çoğu alt ekstremitede görülür. Farklı çalışmalarda bu oran yüzde 56-76 arasında değişmektedir. Bunu yüzde 23 ile üst ekstremite ve yüzde 14 ile kafa travmaları izlemektedir.



amatör sporlar, araba sporları, boks, buz hokeyi, futbol, güreş, karete, kayak, motorsiklet, profesyonel, riskli sporlar, rugby, spor, sporcu sağlığı nedir, tekvando, tehlikeli sporlar 

SU TOPU TARİHÇESİ

Bu yazı, su topu sporu tarihçesi, su topu sporu, dünyada su topu, türkiyede su topu, ile ilgilidir.

Bu yazı, dünyada su topu, ile ilgilidir., su topu sporu, su topu sporu tarihçesi, türkiyede su topu, amatör sporlar, su sporları
1890 yılında İngilizler ve İskoçlar arasında gölde oynanmaya başlayan sutopu ilk kez 1900 Olimpiyatları'na dahil oldu. 1908'de Londra'da Uluslararası Amatör  Yüzme Federasyonu (FINA-Federation Internationale de Natation Amateur) kuruldu ve sutopu da bu yapı içerisinde yer aldı. 20.yy'ın başında İngiltere, İsveç gibi ülkelerin kuvvetli olduğu sutopunda ilk Dünya Şampiyonası 1946'da gerçekleşti.
Bu yazı, dünyada su topu, ile ilgilidir., su topu sporu, su topu sporu tarihçesi, türkiyede su topu, amatör sporlar, su sporları

1950'li yıllara kadar deniz ve göllerde gerçekleşen maçlar, aynı dönemde Macaristan'ın da sporu domine etmeye başlaması ile Almanya ve Avusturya'da da yayıldı. 1960'lardan sonra Akdeniz Ülkeleri spora sahip çıkarken, İtalya ve İspanya gibi ülkelerin yanı sıra günümüze gelindiğinde Eski Doğu Blok'u ülkeleri başarıları ile ön plana çıkıyor.

Bu yazı, dünyada su topu, ile ilgilidir., su topu sporu, su topu sporu tarihçesi, türkiyede su topu, amatör sporlar, su sporları

Türkiye'de ilk sutopu maçı 1931'de açılışı aynı yıl yapılan Büyükdere Yüzme Havuzu'nda düzenlendi. Beykoz, Beylerbeyi, Deniz Lisesi ve Galatasaray takımlarının ardından 1932 yılında Fenerbahçe ve ISK sutopu takımları kuruldu. Sutopunda yurt dışında da ilk milli maç 1934 yılında Sovyetler Birliği ile yurt içinde yabancılarla ilk maç  ise 1937'de Macarlarla oynandı. Türkiye Sutopu Ligi'nde 1950'li ve 60'lı yıllar boyunca Adana Demirspor öncü durumdaydı. 1970 ve 80'li yıllarda İYİK, 1990'lardan itibaren de Galatasaray öne çıkan kulüpler olarak Türk Sutopunda yerini aldı.


Bu yazı, su topu sporu tarihçesi, su topu sporu, dünyada su topu, türkiyede su topu, ile ilgilidir.

ATICILIK SPORU TARİHÇESİ

Atıcılık sporu nasıl doğmuştur? Atıcılık sporunun doğuşu, gelişimi, tarihi, atıcılık tarihçesi hakkında bilgi.


Atıcılık sporu nasıl doğmuştur, Atıcılık sporunun doğuşu, atıcılık tarihçesi hakkında bilgi, atıcılık sporu, atıcılık, atıcılık tarihi, atıcılık malzemeleri, amatör sporlar, atıcılık nedir, atıcılık sporunun özellikleri, atatürk atıcılık
Ateşli silâhların ilk dönemine İlişkin bilgilerin yetersizliği nedeniyle hedefli atışların ilk ne zaman başladığı bilinmemektedir. Barutun bulunup ateşli silâhların kullanılması ile spor görünümüne kavuşan atıcılığın ilk zamanları, büyük ölçüde yivli tüfeğin kullanılmaya başladığı dönemdir. Önceleri korunma ve avcılık amacıyla kullanılan tüfek, daha sonra spor amacıyla hedefe atış için kullanılmaya başlamıştır.

Atıcılık sporu nasıl doğmuştur, Atıcılık sporunun doğuşu, atıcılık tarihçesi hakkında bilgi, atıcılık sporu, atıcılık, atıcılık tarihi, atıcılık malzemeleri, amatör sporlar, atıcılık nedir, atıcılık sporunun özellikleri, atatürk atıcılık

Bilinen ilk atıcılık karşılaşması 1477’de Bavyera’daki Eichstatt’ta, bazı kaynaklara göre ise 1472’de Zürih’te yapılmıştır.

16. yüzyılda tüfekle hedefe atış Avrupa’nın birçok yerinde, özellikle Almanların yaşadığı bölgelerde gözde bir eğlence hâlini almıştır. Almanya’daki birçok müzede 1540’lardan kalma hedef tahtaları dikkati çekmektedir.

Rusya’da Çariçe Anna Ivanovna, 1737’de hedefli atışlar için sarayına atış alanı yaptırmıştır. 1806’da St. Petersburg’da subaylar tarafından Amatör Atıcılar Derneği kurulmuş, 1850’lere gelinirken halka açık atıcılık kulüplerinin sayılarında büyük bir artış yaşanmıştır. Geçmişte Sovyetlerin, günümüzde de Rus sporcuların Olimpiyat Oyunları ve Dünya Şampiyonaları’ndaki başarısı, bu ulusun atıcılığa gösterdiği geleneksel ilgiyi yansıtmaktadır.

Atıcılık sporu nasıl doğmuştur, Atıcılık sporunun doğuşu, atıcılık tarihçesi hakkında bilgi, atıcılık sporu, atıcılık, atıcılık tarihi, atıcılık malzemeleri, amatör sporlar, atıcılık nedir, atıcılık sporunun özellikleri, atatürk atıcılık

Amerika’da 1750’lerden sonra üretilen çakmaklı Kentucky tüfeğinin yüksek isabet oranı sağlaması atıcılık sporuna ilgiyi artırmıştır. 1830’larda nüfusun yoğun olduğu kent ve kasabalarda atıcılık kulüpleri kurulmaya başlamış, ardından nişancılığı geliştirmek amacıyla Ulusal Tüfek Derneği kurulmuştur.

İngiltere’de tüfekle hedefe atış 1800’lerden önce yaygınlık kazanmıştır. İngiliz ordusu 1800’den sonra çeşitli tiplerde yivli tüfekler üzerinde araştırmalar yürüterek, özellikle 550 metreden uzak hedeflere yönelik uzun mesafeli atıcılığa ağırlık vermiştir. 19. yüzyılın ortalarında Kuzey Avrupa ülkelerinde ve İngiltere’de “hedefi en iyi vurmak” mantığına dayalı karşılaşmalar kurallı hâle getirilerek atıcılığın bir spor dalı olarak kabul görmesi sağlanmıştır.

Atıcılık sporu nasıl doğmuştur, Atıcılık sporunun doğuşu, atıcılık tarihçesi hakkında bilgi, atıcılık sporu, atıcılık, atıcılık tarihi, atıcılık malzemeleri, amatör sporlar, atıcılık nedir, atıcılık sporunun özellikleri, atatürk atıcılık

Atıcılık, ilk modern olimpiyat oyunları olan 1896 Atina Oyunları’ndan bu yana olimpik bir spordur. Bu spor, kendisi de bir atıcı olan Baron Pierre de Coubertin’in ilgisiyle bu denli gelişmiştir. Modern olimpiyatların kurucusu olan Coubertin, oyunlarda 4 tabanca ve 2 tüfek yarışmasına yer verilmesini sağlamış, ordu tüfeği, yivli tüfek ve hizmet tabancası ile hareketli hedeflere (geyik, yaban domuzu, güvercin) atıcılık alanlarında yarışmalar düzenlenmiştir. Zamanla diğer dallar da olimpiyatlar programına alınmış, son olarak “double trap” 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda resmî dal olarak yarışmalara girmiştir. Modern olimpiyat oyunlarında sadece 1904 ve 1928’de yer bulamayan atıcılık, diğer oyunların hepsinde yer almıştır. Atıcılıkta ilk dünya şampiyonası 1897’de düzenlenmiştir. Daha sonraki şampiyonalar 1907’de kurulan,1919 ve 1946’da yeniden örgütlenen uluslar arası yönetim organı Uluslar Arası Atıcılık Birliği’nin (UIT; Union Internationale de Tir) gözetiminde yapılmıştır. 1998 yılında ise, hem uluslar arası müsabakalarda resmî dilin ingilizceye dönüşmesi, hem de diğer birçok uluslar arası organizasyonun ‘birlik’ yerine ‘federasyon’ tanımlamasını tercih etmesi nedeniyle birliğin adı “Uluslar Arası Atıcılık Sporu Federasyonu” (ISSF; International Shooting Sport Federation) olarak değiştirilmiştir. 1984 yılında bayan ve erkek kategorileri birbirinden ayrılmıştır. Bunun öncesinde bayanlar ve erkekler tüm dallarda birlikte mücadele ediyorlardı.

Atıcılık sporu nasıl doğmuştur, Atıcılık sporunun doğuşu, atıcılık tarihçesi hakkında bilgi, atıcılık sporu, atıcılık, atıcılık tarihi, atıcılık malzemeleri, amatör sporlar, atıcılık nedir, atıcılık sporunun özellikleri

HENTBOLÜN TARİHÇESİ

HENTBOL TARİHİ

hentbol ilk kez ne zaman oynandı, hentbol tarihçesi, hentbol terimleri, hentbol tarihi, hentbol, amatör sporlar, amatör spor dalları, hentbol kuralları, türkiyede hentbol, dünyada hentbol, hentbol federasyonu

Hentbol dünyanın en eski sporlarından biridir. Homeros’un ünlü kitabı “ODYSSEY”
de topla oynanan bu spordan bahsedilmektedir. İÖ 600 yıllarına ait rölyeflerde
bu sporun Atina ‘da oynandığına dair işaretler bulunmaktadır. Yine Antik Çağ'ın
ünlü düşünürlerinden Platon, “PHAEDON” adlı yapıtında 12 değişik renge boyanmış
parçalı toplardan söz etmiştir.

İÖ 130-200 tarihleri arasında yaşamış Romalı doktor Claudius Galenus
kitaplarında Roma’da “Harpston” adını verdiği Hentbole benzer bir oyundan
bahsetmektedir.

1170-1230 yıllarında yaşayan Alman Destan yazarı Walther von der Vogelwide ın
bahsettiği “Catch Ball Games” (top yakalama oyunu) günümüz hentboluna benzer bir
oyundu ve ilk kez bu oyunun kurallarından söz ediyordu.

Fransız Rabelais (1494-1533) elin içi ile oynanan bir top oyunundan
bahsetmektedir. Danimarkalı beden eğitimi öğretmeni Holger Nielsen 1848 de
Ortrup daki okulunda kuralları ve metodları belirlenmiş ve adına
“Haanbold-Spiel” (hentbol oyunu) dediği bir oyunun oynanmasına izin vermiştir.

Kapalı salon yada Olimpic Hentbol’un günümüze yakın kuralları 1897 yılında
Danimarka’da belirlendi. 7 oyuncu ile ve Basketbol sahasından daha büyük bir
sahada oynanmaya başladı.

1890 da Alman bedeneğitimi öğretmeni Konrad Koch Hentbolden , hentbol
formatlarına benzer “Snatch ball game “ adını verdiği bir oyun türetmiş ama bu
oyun fazla ilgi görmemiştir.

Uluslararası Futbol Federasyonu’nun genel sekreteri Alman Hirschmann açık saha
hentbolunun tanıtımı için uğraş verdi. 1915-1917 yılları arasında Berlin’li bir
Spor okulu müdürü olan Max Heiser bu oyunun gerçek yapısını düşünen ve kuran
kişi oldu.

İlk Uluslar arası Açık saha hentbol karşılaşması 13.Eylül.1925 de Almanya ve
Avusturya arasında oynandı ve Avusturya 6-3 kazandı.

1926'da, Uluslar arası Amatör Atletizm Federasyonu'nun (IAAF)düzenlediği
kongrede uluslar arası hentbol oyun kurallarının saptanması ve standart hale
getirilmesi için bir komisyon kurulması kararlaştırıldı.

11 ülkenin katılımı ile 4.ağustos.1928 de Amsterdam-Hollanda da Uluslararası
Amatör Hentbol Federasyonu (FIHA) kuruldu.

1930'larda açık alan hentbolü hızla gelişirken, kış mevsiminin sert ve uzun
geçtiği kuzey Avrupa ülkelerinde ise salon hentbolü oynanmaya başlandı.

1935'te İsveç-Danimarka arasında ilk uluslar arası salon hentbolü karşılaşması
yapıldı.

Hentbol olimpik spor olarak ilk kez 1936 da Berlin’de 11.Olimpiyat Oyunlarına
kabul edildi.

İlk Dünya şampiyonası’ da 1938 de Berlin ‘de düzenlendi. Ve Almanya ilk dünya
şampiyonu oldu.

1939'da başlayan II. Dünya Savaşı, gelişimini henüz tamamlayamamış olan hentbol
sporunu olumsuz yönde etkiledi.

1950'li yıllarda açık alan hentbolü giderek yerini salon hentboluna bırakmaya
başladı.

2.dünya savaşının ardından Dünyadaki hentbol oyunlarını organize etmek amacıyla
Danimarka, İsveç, Finlandiya, Norveç, Hollanda, Polonya ve Fransa'nın
katılımlarıyla 1946'da Uluslar arası Hentbol Federasyonu (IHF), Kopenhag'da
kuruldu.

IHF'nin düzenlediği bayanlar ilk Dünya Şampiyonası'nı Çekoslovakya kazandı.

1966 da Düzenlenen Dünya Şampiyonası Saha Hentbolunun son şampiyonası oldu.

Madrid de yapılan 64. OIC toplantısında Hentbol olimpik spor olarak tekrar 1972
Münih Oyunlarına kabul edildi. Bayanlar ilk kez 1976 Montreal Oyunlarında sahaya
çıktılar. Doğu bloku ülkelerinin neredeyse ana sporlarından olan hentbolde
1980’lere kadar Sovyetler Birliği, Romanya, Yugoslavya, Doğu Almanya ve
Macaristan ‘ın üstünlüğü sürdü. Zaman zaman sadece Batı Almanya ve İsveç
bunların arasına girebildi.

TÜRKİYE' DE HENTBOL

Türkiye'de hentbol ilk kez 1927-1938 yılları arasında açık alan hentbolu olarak
başlamıştır. Öncülüğünü Almanya'da öğrenim yapan ve beden eğitimi öğretmeni
kökenli Hüsamettin Güreli, Zeki Gökışık, Nafi Tağman, askeri okullarda
yapmıştır. Bu askeri okulların yanı sıra Gazi Eğitim Ensitüsü Beden Eğitimi
Bölümünde de bazı kurallar tespit edilerek, futbol sahalarında 'el topu' adı
altında hentbolun yaşatılmasına katkıda bulunmuş. Ülkemizde ilk resmi saha el
topu oyun kuralları 1934 yılında Türkiye İdman Cemiyeti ittifakı tarafından
yayımlanmıştır.

Ülkemizde ilk resmi açık alan hentbol maçı 1938 yılında oynanmıştır. Ancak
Türkiye'de hentbol, voleybol ve basketbol ile birlikte 1942 yılında "Spor
Oyunları Federasyonu'na bağlanınca canlanmaya başlamış, ilk hentbol ligi 1942-43
sezonunda İstanbul Hentbol Ligi adıyla kurulmuş ve o yıl Defterdar Takımı
şampiyon olmuştur. 1943-44 ve 1944-45 sezonlarında Fenerbahçe, 1945-1955 yılları
arasında ise Galatasaray şampiyonluğu elinde tutmuştur. 1945'te ilk kez Türkiye
Şampiyonası düzenlenmiş, şampiyon da "Kara Harp Okulu "olmuştur.

1941 yılında Hasan Örengil ve 1947 yılında Mehmet Arkan-İlyas Sınal ikilisi el
topu ile ilgili kitaplar yayımlamışlardır. İlk federasyon başkanlığını Vedat
Abut bir süre yaptıktan sonra Faik Gökay'a devretmiştir. 1958 yılında Hentbol
Federasyonu Başkanlığını Vahit Çolakoğlu yaparken voleybol, el topu adı altında
yeni bir kimlik kazanmıştır. Bu süreç içinde kulüplerarası açık alan hentbol
maçları yapılmıştır. Bu maçları geliştiren ilk kulüplerimiz Harp Okulu,
Jandarmagücü, Ziraat Gençlik, Maltepe Emniyet, Anıtspor, Pınarspor, Doğuspor'dur.
Yapılan müsabakalar sonucunda hemen hemen her yıl Harp Okulu şampiyon olmuştur.

Hentbol, yurt dışından gelen ve devlet büyükleri için gösteri sporu olarak da
oynatılmıştır. İran Şahı'nın Türkiye'yi ziyaretinde Harp Okulu'nda iki takım
oluşturularak bu takımlardan birisine 'Şah', diğerine de 'Süreyya' adı
verilmiştir. Şah ile Süreyya takımları arasındaki maç berberlikle
sonuçlanmıştır.

1945 yılı ve sonrasındaki okullarda bayanlararası 2x15 dakika süreli iki devreli
salon hentbolü maçları yapılmıştır. 1960-1962 yıllarında açılan hakem
kurslarının öğretmenliğini İbrahim Selet yapmış ve bu kurs sonunda başarılı olan
Atilla Bostancıoğlu, Bülent Yılmazer, Necip Doğutürk, Nadir Irmaklar, Sedat
Çötelli, Ömer Lütfi Tuncel, Fahri Alpagut, Turan Çelikkol, Ertuğ Fırat, Mazhar
Kerestecioğlu, İbrahim Selet, Hüsamettin Topuzoğlu, Rıza Nur Mazlumca ve Şeref
Tunca resmi hakem ünvanını alan ilk hakemlerimizdir.

Ülkemizdeki salon hentbolu ile ilgili ilk ciddi çalışmalar 1974-1975 yıllarına
dayanır. Bu tarihlerde Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yurt dışına eğitime
gönderilen bir grup beden eğitimi öğretmeni, eğitim gördükleri Federal
Almanya'dan dönerek görev yaptıkları Beden Eğitimi Bölümlerinde modern salon
hentbolunun temellerini atmaya çalıştılar

Bir süre sonra Gençlik ve Spor Bakanı Ali Şevki Erek ve Beden Terbiyesi Genel
Müdürü merhum Talat Akgül'ün gayretleriyle 4 Şubat 1976 yılında 22. federasyon
olarak Hentbol Federasyonu kuruldu.

Federasyon başkanlığına Almanya Köln Spor Akademisinde 4 yıl hentbol, basketbol,
futbol, voleybol, antrenman bilgisi dallarında ihtisas öğrenimi gören Yaşar
Sevim getirildi.

1977 yılından itibaren üniversitelerin (Anadoluhisarı, 9 Eylül ve Manisa) Beden
Eğitimi ve Spor Bölümlerinde hentbol Bilim dalı kurulmuş ve giderek her dereceli
eğitim kurumunun müfredat programlarında yer almaya başlamıştır.

Tabanını okulların oluşturduğu bu spor daha sonraları MTA, Beşiktaş, İstanbul
Bankası Yenişehir, İTÜ, Kolej, Arçelik, Simtel,Taçspor, Çukobirlik, Hacettepe,
Karşıyaka, İzmirspor, Etispor, Eskişehir Kılıçoğlu Toprakspor, Pertevniyal ve
isimlerini sayamayacağımız Konya, Adana, Eskişehir, Mersin, Trabzon, Rize, Bursa
gibi illerimizdeki kulüplerimizin uğraşlarıyla daha da yayılmış ve üst düzeyde
oynanmaya başlamıştır.

Deplasmanlı Türkiye Ligi'nin kurulmasıyla, başarılı olan takımlar, yurt dışında
Türkiye'yi temsil etmişlerdir. Türk Milli Takımı ilk resmi maçını Mısır'a karşı
1979 yılında Akdeniz Oyunları sırasında oynamıştır.

İlk milli maç galibiyetimiz 1980 yılında Romanya'daki balkan Şampiyonası'ndan
32-19'luk skorla Yunanistan'a karşı alınmıştır.. 1981 yılında Genç Milli Hentbol
Takımımız'ın Balkan Üçüncülüğü bu alandaki ilk başarımız olmuştur. Her
kategorideki Türkiye şampiyonları 1978 yılında, Deplasmanlı Türkiye Hentbol Ligi
ise 1982 yılında başladı

Bayan milli takımımız ise 2 yıllık bir hazırlıktan sonra 1983 yılında ilk defa
Bulgaristan'daki Haskova Turnuvası'na katıldı.

1983 yılında Türkiye'de yapılan Balkan Büyükler Hentbol Şampiyonası'nda
Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan gibi dünya ve Olimpiyat şampiyonu takımlara
karşı büyük bir mücadele örneği verildi ve Bulgaristan ile 18-18 beraberlik
sonucu averajla Balkan üçüncülüğü kaybedildi.

1993 yılı Haziran ayında ilk kez yapılan Yıldız Erkekler ve Bayanlar Balkan
Şampiyonası'nda hentbolcularımız erkeklerde 2., bayanlarda 3.'lük elde etmiştir.
Aynı yılın Kasım ayında düzenlenen Balkan Şampiyonası'nda Hentbol Büyük Erkekler
Milli Takımı hentbol tarihimizde ilk kez Balkan şampiyonu olmuştur.

1994 yılında yapılan Balkan Yıldız Bayanlar Balkan Şampiyonası'nda takımımız
birinciliğe ulaşmış, Eskişehir'de düzenlenen Gençler Balkan Şampiyonası'nda ise
hentbolcularımız erkek ve bayanlarda üçüncü sırayı almışlardır. Ocak 1995'te
İzmir'de düzenlenen Dünya Üniversitelerarası Hentbol Şampiyonası'nda
hentbolcularımız dünya ikincisi olmuş, Eskişehir'de yapılan Balkan Büyükler
Hentbol Şampiyonası'nda milli takımımız Balkan Şampiyonluğu'na ulaşmıştır.

1996 yılı Şubat ayında Hentbol Federasyonu'nun kuruluşunun 20. yılı nedeniyle
düzenlenen Uluslararası Ankara Turnuvası'nda Türkiye şampiyon olmuştur.
1992-1993 sezonundan itibaren erkeklerde ve bayanlarda Türkiye Ligi ve Play-Off
müsabakalarında dereceye giren dörder takımımız Avrupa Kupaları müsabakalarına
katılmaya başlamışlardır.

hentbol ilk kez ne zaman oynandı, hentbol tarihçesi, hentbol terimleri, hentbol tarihi, hentbol, amatör sporlar, amatör spor dalları, hentbol kuralları, türkiyede hentbol, dünyada hentbol, hentbol federasyonu

EKSRİM SPOR TARİHİ (KILIÇ SPORLARI)

 Bu yazı, eksrim spor dalları, eksrim spor tarihi, eksrim kılıçları, eksrim kuralları, ile ilgilidir.
Bu yazı, eksrim kılıçları, eksrim kuralları, eksrim spor dalları, eksrim spor tarihi, ile ilgilidir., amatör sporlar, eksrim nedir, eksrim tarihçesi, ekstrim terimleri, spor terimleri
EKSRİM SPORU

Gerçek olmayan kılıçlarla (flore, epe, sabr) yapılan bir spor dalıdır. İki kişi ile ve takımların karşılaşması şeklinde yapılır. Kısa tabiri ile kılıç oyunları denilebilir.

Esas olarak eskrim ve kılıç oyunlarının tamamı çok eskiden beri bilinmektedir. Çin de M.Ö 2000'li yıllara kadar uzanan bir tarihi vardır. Eski Yunanistan'da ilgi gören bir gelenek olarak öğretilirdi. Roma da ise gladyatör oyunları sayesinde yoğun ilgi gördü.

Yeni çağda İspanya ve İtalya eskrim merkezi sayılırdı. Bu konudaki ilk kaideleri ise İtalyanlar oluşturmuştur. 16. yüzyılın ortalarından 17. yüzyıla kadar Avrupa'nın en iyi eskrim hocaları genelde İtalyanlar olmuştur ve bu konuda neredeyse rakipsizdiler. Bu dönemlerde Avrupa'da eskim bir spor değildi ve genellikle düello amacıyla kullanılırdı. Düello sonucu ölümlere kaşı artan tepkilerle beraber öldürücü olmayan kılıçlarla spor karakterinde müsabakalar yapılmaya başladı. Ucu çiçek şeklinde öldürücü olamayan kılıçlar için fleur (flör-çiçek) kelimesinden türeyen fleuret (flöre) adı ilk defa İtalyan Besnard tarafından kullanılmıştır.

Uluslararası Eskrim Federasyonu 1913'te kurulmuştur. 1920 Olimpiyat oyunlarında bir spor dalı olarak yerini almıştır. 1935'ten beri elektrikli kılıç, 1955'ten beri elektrikli flore kullanılmaktadır. Bu sayede hakeme kolaylık sağlamıştır ve geçerli vuruşlar ışık yardımı ile daha belirgin bir hal almıştır. Günümüzde kadınlarda başta flore olamak üzere eskrim sporu yapmaktadır.

Türkiye'de eskrim sporu 1901'den beri yapılmaktadır. Türk milleti tarih boyunca kılıcı bir savaş aracı olarak çok hünerli bir şekilde kullanmıştır. Hatta kılıç-kalkan gibi oyunlar oynanmış olmasına karşın eskrim tarzında bir spor bizde yoktur. İlk eskrim ustası Muallim Hüsnü Bey olarak bilinir. Refik, Ömer, Lutfi ve Fuad (Balkan) adlı öğrencilere eskrim öğretmiştir ve 1903'te Yıldız Sarayında Padişah 2. Abdülhamit karşısında İtalyan sporculara kaşı başarı göstermişlerdir.

Bu olay üzerine padişah emriyle eskrim harp okullarında bir spor olarak konuldu ve bütün yurtta yapılması için bir genelge çıkarıldı. 1911 yıllında Beşiktaş Spor Kulübü bu sporu branşları arasına dahil etti. Türkiye'de Eskrim Federasyonu ise Türkiye İdman Cemiyeti ile beraber 1923 yılında kuruldu. İlk başkan ise Fuad (Balkan) oldu ve 1938'e kadar bu görevde kaldı.

Türk sporcular ilk uluslararası müsabakaya 1924 yılında Paris Olimpiyatlarına katılarak çıkmışlardır. Önemli uluslararası başarı ise Balkan Oyunlarında sağlandı ve takım olarak 2. olurken, ferdi olarak 1. olduk. 1950 yıllarından sonra bu spor dahada gelişerek ülkemizde yayıldı. Bu yayılım öncelikli olarak İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlerimizde oldu.

Günümüzde eskrim müsabakaları 1,5 metre genişliğinde ve 14 metre uzunluğundaki özel bir pistte yapılır. Eskrim sporu için özel giysiler kullanılır ve bu giysiler sporcuyu yaralanmalara karşı korur. Tel kafesten bir maske (başa gelecek darbelere karşı), koruyucu yelek, sağlam genelde keten veya branda türü bir bezden ceket ve yumuşak eldivenler giyilir.

Modern eskrimde 3 tür yarışma ve bu yarışmalara uygun 3 tür kılıç vardır. Silah farkından başka bu yarışmalarda vücuttaki tuş, dürtme, kesme ve temas yerleri de farklıdır.

Eskrim Kılıç Türleri

Flore: Bir eskirim türü ve bu yarışmada kullanılan uzun kabzalı 4 köşe, kesici olmayan bir kılıçtır. 110 cm uzunluğunda 500 gr ağırlığı aşamayacak bir silahtır. Ucunda tuş bulunmaktadır ve saplama ile etkili olmaktadır. Flore ile yapılan vuruşların geçerliliği boyunun en üst bölgesi ile kasıklardan geçen bir çizgi arasında kalan kısma ve sırtta kalçanın yukarı kısmına, kaburgalara yapılan vuruşlar geçerli sayılır.

Epe: İkinci eskrim türü ve buna uygun tipteki kılıçtır. En çok 770 gr ağırlık ve 110 cm uzunluğa sahiptir. Vücutta herhangi bir noktaya temas sağlandığında tuş sayılır. Yani dürtme noktalarında bir sınırlama yoktur.

Kılıç: Flore ile eşit ağırlıkta ve uzunluktadır. Flore ve epeden farkı ise onlar gibi dürtücü olmasının yanında kesici de olmasıdır. Geçerli vuruş yeri kalçanın üstündeki her bölgedir. Kılıcın ucu, keskin tarafı ve kör tarafı ile yapılan vuruşlar geçerlidir; ama yan taraflarla yapılan vuruşlar geçersizdir.


Bu yazı, eksrim spor dalları, eksrim spor tarihi, eksrim kılıçları, eksrim kuralları, ile ilgilidir.

Kategori

Profesyonel Sporlar-Amatör Sporlar-Ekstrem Sporlar-Spor Tarihi-Sporcular-Futbol-Basketbol-Voleybol-Spor Tarihi-Spor Arşivi

Önemli Konular

%100 futbol- 1. lig- 12 dev adam- 2 lig- 3. lig- a milli ampute futbol milli takımı- a milli basketbol takımı- a milli futbol takımı- a milli kadın futbol takımı- a milli voleybol takımı- altyapı- amatör kulüpler- amatör sporlar- atıcılık tarihçesi - atletizm- basketbol- beşiktaş- bisiklet sporu- boks- buz hokeyi- buz pateni- dünya futbol yıldızları- dünya kupası- egzersiz çeşitleri- eksrim spor tarihi- engelli sporcular- fenerbahçe- futbol- galatasaray- gol krallığı- güreş- hakemler- hentbol tarihçesi- kadın futbolu- kadınlar voleybol- olimpiyat- premier lig- santraç- spor dalları- spor terimleri ve anlamları- spor ve sağlık- spor yazıları- su kayağı tarihçesi- su topu sporu- süper lig- şampiyonlar ligi- tenis- TFF- trabzonspor- uefa- voleybol- vücut geliştirme sporu nedir-